bugün

entry'ler (14)

cumhurbaşkanı olursanız kuran iptal olacak mı

günlerdir aklıma geldikçe gülmekten konuyla ilgili mantıklı cümle kuramadığım sorudur.

"kuran bu sene iptal. bir ayette yanlışlık varmış. seneye başka bir kuran indirilip islamiyet yeniden doğacakmış."

soma faciası sonrası babasız kalan çocuklar

acıyı iki kat fazla yaşayan çocuklardır. küçük yaşta babasız kalmama rağmen onların acısını tam olarak hissedemem. çünkü benim babam eceliyle ölmüşken onların babası elini kolunu bağlayan, yaptıkları en ufak bir 'iyilik'te lütufta bulunmuş gibi davranan devletin/sömüren tarafların sorumsuzluğu yüzünden ölmüşlerdir. bu hepsinden en ağır olanıdır.

sözlük yazarlarının basit hayalleri

suçluların cezasını bulmasıdır. idam cezasına karşıyım ancak işkenceye değil. net bir işkence yok kafamda ama mesela en en en en basit haliyle bu kadar acıya "tepkisiz kalamadım" diyerek bir tekme atsak bu acıların sorumlularına ya da bu insanların saçına zarar gelse "tokadı yersin" deyip patlatmak bi' tane ve bir tekme daha sallayıp beline beline s.ktir git lan şimdi desek de acıdan kıvranan bu insanların yüreklerine az da olsa su serpilse... ah ulan! ne basit bir hayal.

berkin elvan

Devlet terörünün -çok üzülerek söylüyorum- bir kurbanıdır. kardeşimizdir.

Halk mı devlet içindir, devlet mi halk için?
bunu düşünmeyenler, devletin bir eli yağda öteki baldayken kraldan çok kralcılık yapanlar, bu soruyu -artık- düşünmeye başlamalı. provoke eden taraf kimdir? "biz mi dedik ekmek almaya git diye o kargaşada", "o da polise taş atıyormuş, elinde sapan vardı" diyen mi yoksa "hakkını ara; kendi hakkını, vatandaşının hakkını, öldürülen çocukların adaleti için sokakta sesini çıkar" diyen mi? şiddeti meşrulaştırmaya çalışmayacağım ama bir çocuğun elindeki sapan, korunaklı üniformalı, kasklı polise koyar mı? ama ne acıdır ki bir gaz fişeği, jop, biber gazı, plastik mermi, toma, akrep; halk için olan bu kolluk kuvvetleri tarafından korumasız bedenlerde kullanılıyorsa yüreğimizde bir kuş ölür. "ama onlar da ülkeye zarar verdi, her yeri yakıp yıktılar" demeyin artık, demeyin! birilerinin canı alınırken bu kıyaslamaya girmeyin. bırakın bütçeyi o çok sevdiğiniz katil devlet düşünsün. yüzlerce toma, binlerce biber gazı vs. almak için, halkına karşı bir güç oluşturmak için bütçe ayrılabiliyorsa bu yönetim o kadar da fakir değildir. acımasızdır. birilerinin yapmadığını yapıp; cenazede ailenin yanında olmak isteyenlere nekrofil diyecek kadar pişkin ve aşağılıktır.

kışkırmaktan/kışkırtılmaktan neden bu kadar korkarsınız? neden kışkırmıyorsunuz? daha kaç çocuğun öldürülmesini izleyeceksiniz diye de sormak isterim.

bir de dün akşam berkin'in babası sami elvan'ın televizyondaki o hali, sükunetini bozmadan konuşması, ağzından en ufak bir kin belirtisi duyulmaması, 'benim oğlum orada üşüyor' demesi bile sorumlulara, emri verenlere, bir karşı duruş için yeterlidir.

tek başına sinemaya gitmek

bazen sanıldığı gibi yalnızlık değil sadece tercihtir.

arkadaş ortamı kaliteli film izlememe konusunda ısrarlıysa, içeriğinde iğrenç esprilerin bolca bulunduğu berbat komedi filmleri ya da hep aynı konu üzerinden ele alınan aşk filmlerinin peşinden koşuyorsa, çok iyi ya da berbat bir espriye kolunuzu dürterek anladığını ifade etmeye çalışarak karşılık verip iyi olan espriye bile gülme isteğinizi sizden alıyorsa, filmde küfür ya da herhangi bir cinsel içerikli bir şey olduğunda garip kezban/mahmut tepkileri veriyorsa, günlerce beklenilen; nihayet izliyorum dediğiniz filmi anlamadığı yerde kesip sorarak diğer sahnelerde de sizin anlamamanıza neden oluyorsa yani kısacası sinema keyfinizin amına koyuyorsa kesinlikle tercih edilmesi gereken bir eylemdir.

ben böyle insanlarla niye takılıyorum lan.

hey you

pink floyd'un the wall adlı albümünden sözlerini roger waters'ın yazdığı şarkıdır.

şarkı sakin sakin ilerlerken bir anda bateri kendini gösterir ve dinleyeni şarkıya ve derin düşüncelere çeker derken gitarın ağladığı bölüm gelir. işte o sırada bir sigara yakıp girdiğin o derin düşüncelerde artık boğulmaya başlarsın. sözlerin derinliğinde kendinden bir şeyler bulmamak imkansızdır.

nitekim; herkes ölmeden önce bir kere oturup düşüncelerinde boğularak dinlemeli bu şarkıyı. sonra zaten bırakamayacaktır bir daha.

sigara

çoğu insan arkadaşlarından özenerek başladığını söyler. bazıları ise daha erken ölmek için başlar.

sağlıya zararlı olması kullanan kişileri enterese etmez. sigara dosttur. acıtan şarkılar olaylar ya da her ne ise onlarla sana eşlik ederler. dumanını içine çekerken bir sürü şey düşündürür: uzaktaki sevgilini, herhangi bir acı olayı... düşündükçe daha çok sarılırsın ona. ortamda derin bir şeyler konuşuluyorken bir sigara yakarsın ve külünü atmaya yeltendiğinde ise daha sönmemiş olan diğer sigarayı farkedersin.

eşcinsellik

kişinin duygusal ve cinsel ilgisini hemcinsinde yaşamasıdır. kulaktan dolma bilgilerde olduğu gibi ne hastalık ne sapkınlık ne de psikolojik bir sorundur. dünya sağlık örgütü (bkz: who) tarafından 1993 yılında araştırmaların sonucu olarak hastalık sınıfından çıkarılmıştır. kişilerin biseksüel doğduktan sonra tamamladığı bir yönelimdir. belki heteroseksüel de olabilirdi ama eşcinsel olmuştur. çünkü öyle olmalıdır.

ayrıca eşcinsellik; artabilen, azalabilen bir durum değildir. her zaman normal seyrinde ilerler. Ama görünürlük arttı diyebiliriz ki artmalı da. tedavi edilebilmesi gibi bir durum da söz konusu değildir. "ama benim dayımın oğlu, amcamın kızı tedavi oldu iyileşti" gibi hikayeler vardır. o insanlar iyileşmemiştir kaldı ki hasta değillerdir. sadece toplumun baskısından kurtulmak için kendini gizlemeye karar vermiş olabilirler.

objektif olmak

olması gerekeni savunmaktır. çok az insan yapabilir. çünkü zordur. olabilen kişinin de alnından öpülür.

bu kişilerin mottosu ise; (bkz: kendine karsi objektif olmak)

evde tavşan beslemek

sanılanın aksine zor bir eylem değildir.

otçul olması ve et yememesi öncelikle çok güzel birşey olup, besleyen de vejetaryen ise bir elmanın iki yarısı olmuşlardır. pislettiği yer neresi ise, oraya mütemadiyen pislemeye devam eder. dışkısı ilginçtir. (bkz: nesquik) şeklinde ve kimilerinin ilaç niyetine yediği söylenir. nitekim eğlenceli bir arkadaştır. oynar, dolaşır, arada gelip ayaklarını yalar, belki de ilgi ister. çok titizdirler. bulunduğu yeri temizlemezseniz orada bulunmaktan hoşnut olmazlar.

mizah

yapmak için zeka ve farkındalık gerektiren bir iştir. Anlamak için de bunlar geçerlidir. sanıldığı gibi her zaman hem düşündürüp hem güldürmüyor. Bazen o kadar çok düşündürüyor ki gülmeye pek fırsat kalmıyor.

ayrıca aziz nesin'in deyimi ile ciddi bir müessesedir.

hayvan yemek

Kan kokusu ve acıya kulak asmayarak, insan yemekle farkı olmadığını anlamak istemeyerek, hala sinir hücreleri olmayan bitkilerle en az insanlar kadar acı çekebilen hayvanları kıyaslayarak, afiyetle yenen hayvanın mideye inene kadar nasıl süreçlerden geçtiğini göz ardı ederek ve/veya görmek istemeyerek, zevk için yapılan bir eylemdir. Güçsüz olan canlılara üstünlük kurup zarar vererek alınacaksa olmaz olsun öyle zevk.

büdüt: bitkilerde merkezi sinir sistemi gelişmemiştir. ( o halde ot'da yeme diyen arkadaşlara istinaden )

die verwandlung

metamorfoz veya dönüşüm, kafka'nın uzun öyküsü. bir takım yanılgılara istinaden, roman değil öykü olduğunu belirtmek gerekir.

franz kafkanın kendisinin de çok beğenemediği bu kitabında ele aldığı karakterler ile, ailenin samimiyetsiz bağından bahseder. gregor samsa ailesinin tek başına geçimini üstlenmiştir. Bir sabah uyandığında böceğe dönüştüğünü farkettiğinde en çok düşündüğü şey bir böcek olmak değil de; babasına ve patronuna ne hesap vereceğiydi. O öldüğündeyse hizmetçi kadın tarafından çöp kutusunu boylamıştı ve ailesinin düşündüğü tek şey daha rahat etmek ve kızları grete’yi zengin biriyle evlendirmekti.

sitelerden film izleyenin interneti kesilecek

Bu yaptırımı uygulayanın mars entertainment group olması daha fazla para kazanma kaygısından doğar. sanata saygıdan falan değil.

Sinemayı (bkz: avm sineması) ambiyansı ile izlemek için yaygınlaşsın diye midir bilinmez, olmayan illere sinema salonu yapılacakmış. Şu an sineması mevcut illeri de biliyoruz. birçok küçük belediyelerde küçük salonlar var ve bu salonlarda popüler ve bir o kadar dandik filmler gösteriliyor ve aylarca o film orda gösterilmeye devam ediyor. insanlar bu filmlere para ya da zaman harcamak zorunda değiller. Kaldı ki bütün filmleri de sinema salonlarından takip edemeyiz. Birincisi; her filme yetişilemez, ikincisi; bu insanlar eski filmleri nereden takip edecek? Başvuracağı şey farklı metod da olsa korsandır.

Bu yasağın kabul edilebilir bir tarafı olabilir o da: imkan varken de sinemaya gitmeyip sinema sektörünün de gelişmesini engellemek. Ki öyle bile olsa film izlendi diye de internet kesilmez.